Günümüzde halk tarafından “Üç Gözler” diye adlandırılan Tralleis’in ismini Trallar ve Argonlar tarafından Dor göçleri sonrasında aldığı da Tralla veya Thiba adlı bir amazondan aldığı da söylenir. Günümüze dek ayakta kalan tek yapı kente “Üç Gözler” ismini veren gymnasium kalıntısıdır. Etrafında ise çoğunluğu Roma - Bizans Dönemi’ne ait stadion, surlar, latrina, mezarlar, konutlar, dükkânlar ve şapel yer alır.
MÖ 13. yüzyılda kurulan, Antik Çağ’da seramik ve heykelcilik gibi sanat dallarında parlayan, Bizans egemenliği altındayken önemli bir piskoposluk merkezi olan şehir 13. yüzyılda Selçuklular tarafından ele geçirilmiş. Şu anda da tarih ve arkeolojiseverler tarafından sıkça ziyaret edilir.
İlk Çağ’da ürettiği deriler ve kırmızı renkli çanak çömlek ile ünlü olan Tralleis, heykel ve süsleme sanatı gelişmiş bir kent... Afrodisyas’ın dünyaca ünlü heykeltıraşları Tralleis’teki okulun öğrencileri arasından çıkmış. Apollonios ve Tauriskos isimli iki büyük yontu ustası ile İstanbul'daki Ayasofya’nın mimarlarından Anthemios Tralleis’te yetişmiş. Heykel sanatının dünyaca meşhur örneklerinden Farnese Boğası ve Genç Atlet Tralleis'te yapılmış.
Antik devirden günümüze eksiksiz ulaşan tek müzik eseri Tralleis Antik Kenti’nde bulunmuş. Tralleisli Seikilos’un mezar taşına mezar yazıtının yanı sıra bu melodinin güftesi ve bestesi işlenmiş. Kopenhag Milli Müzesi’nde sergilenen ve MS 1.- 2. yüzyıla tarihlendirilen yazıtın üzerindeki güfte aşağıdadır:
"Işılda yaşadığın sürece
Hiçbir şeyi dert etme
Yaşam kısacık ve zaman
Bedelini ödetir günü gelince"