Bol oksijenli tertemiz havasıyla Datça; rüzgarın, bademin ve huzurun şehri. Knidosluların burada kurduğu medeniyetin ihtişamı hala göz kamaştırıcı…
Kos ile Rodos adaları arasında kurulmuş olan Knidos, Karia bölgesinin en önemli merkezlerinden biri. Lezzetli şaraplarıyla ünlenen kent ihraç ettiği şaraplarla bir ticaret merkezi haline gelerek zenginleşmiş. Knidos, bilim, mimarlık ve sanatta da büyük ilerlemeler kaydetmiş. Astronom ve matematikçi Eudoksus, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos bu topraklardan çıkmış. Datça’nın doğasının tedavi ediciliğiyle yetinmeyen Doktor Euryphon ve öğrencileri zamanın ikinci büyük tıp okulunu Knidos’ta kurmuşlar.
“Tanrı çok sevdiği kulunu uzun ömürlü olması için Datça Yarımadası’na gönderir” diyen coğrafyacı Strabon, kenti kıyıdan Akropolis’e doğru yükselen bir tiyatroya benzetir. Ören yerinin en güzel noktası ise, her iki limana hakim konumdaki Afrodit Tapınağı'dır. Yuvarlak planlı 17 metre çapındaki tapınağın ortasında bir zamanlar muhteşem güzellikteki çıplak Afrodit Heykeli yer alıyormuş. Günümüzde ise heykelin sadece kaidesi görülüyor. Knidos, antik çağda en çok bu çıplak Afrodit heykeli ile ün salmış. Praksiteles’in yaptığı heykel o kadar güzelmiş ki heykeli görmeye başka kentlerden insanlar gelirmiş. O zamana kadar tanrı heykelleri çıplak yapılır ama tanrıça heykellerinin sadece gerdan ve bir göğsü açık olurmuş. Knidoslular parlak dönemleri geride bırakıp yoksullaştıklarında bile Bithynia Kralının büyük para önerisine rağmen, dünyanın bu ilk çıplak tanrıça heykelini satmamışlar.
Knidos Antik Kenti, Datça Yarımadası'nın en uç noktasında Akdeniz ve Ege Denizi'nin kavuştuğu yerde bulunur. Bu anlamda gerek tarih gerek doğa severlerin ilgisini çeker. Antik kentte yer alan tiyatro, liman, akropol gibi kalıntıların yanı sıra Knidos Feneri olarak da anılan Deveboynu Feneri manzarası da ilgi çeker.