Denizli’nin 6 km kuzeyinde yer alan antik kent: Laodikeia… M.Ö. 3. yüzyılın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından karısı Laodike adına kurulmuş.
Antik yol güzergâhlarında kavşak konumunda bulunan kent; topografik yapıya bağlı Seleukos politikasına uygun yer seçimi, askeri, idari ve ekonomik durumuyla bulunduğu bölgenin ana merkezi haline gelmiş, Antik Dönem’in en zengin kentidir. Laodikeia tarih sahnesine ilk defa, M.Ö. 220’deki Akhaios isyanıyla çıkmış ve isyanı başlatan Akhaios, Laodikeia’da kendisini kral ilan etmiş ve adına sikke bastırmış.
Kentte bulunan eski yazıtlarda bile çarşı, tiyatro, strategeion (yönetici çemberi) ve gymnasium (okul) gibi yapılardan bahsedilmesi, erken dönemde bile kentin gelişmiş ve önemli bir yerleşim yeri olduğuna işaret eder. Gerek konumu gerekse ihtişamıyla çevresindeki devletlerin dikkatini çeken Laodikeia, Roma ve Attaloslar ile diplomasisini geliştirip ticaret gibi konularda önemli ayrıcalıklar elde etmişler.
İmparator Nero Dönemi’nde yaşanan büyük depremde; Hierapolis, Laodikeia ve diğer Lykos Vadisi kentleri büyük hasar görmüş. Depremde etkilenen kentler Roma İmparatorluğu’nun yardımıyla tekrar onarılırken, Laodikeia herhangi bir yardım almamış, kendi kendini imar etmeyi başarmış. Roma İmparatorluğu Dönemi’nde yatırımlarla daha da önem kazanan kent, ilerleyen yıllarda imar faaliyetleriyle Anadolu’da merkezi lokasyonlardan biri haline gelmiş. Bunun en büyük örneklerinden biri olarak kentte yer alan stadyum, Roma İmparatoru Titus’a ithaf edilmiş, bölgesel sportif oyunların ve gladyatör gösterilerinin yapıldığı önemli bir merkez olmuş.
Laodikeia, aynı zamanda İncil’de adı geçen Yedi Asya Kenti’nden biri olduğu için onursal ilk “Yedi Kiliseler Birliği” unvanına layık görülmüş ve Büyük Constantinus Dönemi’nde inşa edilen Laodikeia Kilisesi kenti Kutsal Hac Merkezi haline getirmiş. Dünyanın ilk coğrafyacısı Strabon’un yazdıklarına göre kentte kuzguni siyah yününün yumuşaklığı ile ün kazanan bir koyun türü yetiştiriliyor ve bu hayvanlardan büyük gelir sağlanıyormuş. Kent Diocletianus Fermanı’nda söz edilen “Laodicean” olarak adlandırılan bir kumaş türü sayesinde tanınmış bir tekstil endüstrisi gelişmiş.
İmparator Anastasius zamanında M.S. 494 yılında meydana gelen depremle Laodikeia tamamen yıkılmış ve bir daha toparlanamamış. Kentte yerleşim bir süre daha devam etse de parlak dönem sona ermiş, önemsiz bir yer haline gelmiş. Bölge, 13. yüzyılın başında tamamen Türklerin kontrolüne geçmiş ve Denizli-Kaleiçi Laodikeia’sı, Lâdik adını almış. Laodikeia yapılarına ait traverten ve mermer bloklar, İlbadı Mezarlığı’nda mezar taşı, Akhan Kervansarayı’nda ve yakın zamanda yıkılan Denizli Ulu Camii’nin inşasında devşirme malzeme olarak kullanılmış. Eski ihtişamlı günlerini geride bırakan kent, mevsimlik göçer çobanların uğrak yeri haline gelmiş.
Günümüzde yerli ve yabancı binlerce turist tarafından ziyaret edilen kent; Anadolu’nun en büyük stadyumu, tiyatroları, hamam kompleksleri, agoraları, nymphaeumları, anıtsal giriş kapıları, Bouleuterionu, tapınakları, Peristylli evleri, Latrina’sı, anıtsal caddeleri ve Hıristiyanlık dünyasının en eski ve en önemli kutsal yapılarından biri olan Laodikeia Kilisesi ile misafirlerini unutulmaz bir tarihi seyahate çıkarıyor.
Alternatif turizmin geliştirilmesi amacıyla Güney Ege Kalkınma Ajansı’nın (GEKA) yürüttüğü mali destek programları kapsamında başarılı olan “Dünya Mirası Laodikeia Uyanıyor” ve “Laodikeia Batı Tiyatrosu Sizi Çağırıyor” projelerinin de yürütüldüğü antik kenti her yıl daha fazla kişi ziyaret ediyor.
“Laodikeia Batı Tiyatrosu”nda son günlerde farklı bir heyecan yaşandı. Milattan önce 5500'den, milattan sonra 7'nci yüzyıla kadar yaşamın sürdüğü tespit edilen kentin restorasyon çalışmalarıyla gün yüzüne çıkan Lodikeia Batı Tiyatrosu 23 Mayıs 2022 tarihinde ihtişamlı bir konserle açıldı. Halka açık gerçekleşen İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın konseriyle antik kentte 1600 yıldan sonra tekrar müzik sesleri yankılandı ve tiyatro yine sanatseverlere ev sahipliği etti.